۰۳ تیر ۱۳۹۱

Türkmen boylarının kullanmış oldugu bazı kelimeler ve Türkiye Türkçesinde ki karşılıgı

Türkmen boylarının kullanmış oldugu bazı kelimeler ve Türkiye Türkçesinde ki karşılıgı




A



Aba : Abla

Aga : Ağabey

Aylak : Bedava

avlak : Kuzuların katıldığı yer

Avdan : Kuyuların yanındaki su havuzu

alaf : Hızlı yanan ateş

Aradam: Giriş, hol, salon

Aşene : Ekmek yapılan ocaklı ev.

Arkaç : Ağıl

Aşgar : Üzellik otundan kaynatılarak, çamaşır yıkamada deterjen yerine kullanılan malzeme.

B

Bacı : Kız kardeş

Bibi : Hala

Billur : Bardak

Böle : Teyze çocuğu

Başangı: Uyumsuz, aklaksız,söz dinlemeyen.

Bucak : Peynir, yağ vs. konan bastırık.

Bastırgan : Tahta merdiven

Bayaktan : Deminden, az önce.

Badas : Harmanda tınas atılan, buğday döküntüleri.

C

Cereme : Ceza

Cici : Yenge

Cıngıl : Küçük kova

Cıkrık : İp makarası, makara, kuyu makarası

Cırnak : Tırnak

Cırnaklama : Tırnağı ile çizme

Cümbüzzük : Mızıkçı, oyun bazan

Cıkcıkı : Sürahi

Cılk : İçi geçmiş, bozulmuş.

Cayırlık : Evlerin içinde yıkanmak için ayrı küçük bölüm.

Cılat : Jilet bıçağı

Ç

Çekişme : Münakaşa etme

Çelenk : Saçak

Çıkı : Bez sofra

Çitlek : Ayçiçeği

Çömçe : Yemek karıştırılan büyük, tahta kaşık

Çir : Kayısı kurusu

Çimmek : Yıkanmak

Çilesiz : Aşırı kibar davranan

Çıkla : Sade, katıksız

D

Delme : Yelek

Dibek : Havan

Dumaa : Nezle

Dulda : Kuytu

Don : Pantolon

Döş : Bağır, sine

Diğdir : Halı dokurken ilmikleri sıkıştırmak için vurulan delikli, saplı demir

Dırımak : Araştırmak, irdelemek.

E

Ebe : Nine

Emizekin : İnadına

Emmi : Amca

Emzade : Emmioğlu

Esvap : Elbise

Evtiklenmek: Oyalanmak

Ellani : Leğen

Elaşı : Ellere karşı

F

Fistan : Elbise, entari

Fanille : Kollu kazak, el örgüsü kazak.

G

Gavurga : Buğday kavurması

Gora : Anahtar

Gostak : Kibirli

Gupa : Bardak

Gurk : Kuluçka

Guşak : Kemer

Göğ : Gük (mavi renk)

Gıf : Koyun tersi

Gırklık : Koyun kırkılan makas.

Goma : Haydi çabuk

H

Hayat : Avlu

Helke : Su kabı, kova

Horanta : Aile fertleri

Hökela : Ukala

Hotayra : Kesilmiş kamış yığını.

I

Işmarıç : Sipariş

Isdar : Halı dokunan tezgah

Iravık : Taze koyun kaymağı.

Iğtı : Siğnenecek yer. Rüzgara karşı korunulanyer.

İ

İskemle : Sandalye

İşlik : Gömlek

İteği : Sofra altı

İlenger : Yayvan pilav katılan büyük kap.

K

Keşik : Nöbet

Kömbe : Tandır ekmeği

Kösengi : Ateş karıştırıcı alet

Kak : 1-Kurutulmuş meyveler. 2- Dağda taştan oyulmuş su içmek için küçük yalak.

Kirkit : Halı dokumada kullanılan demir alet.

Kön : Hayvan gübresi

Keraat : Pis

Kelik : Ayakkabı

Kırı : Sıpa, eşek yavrusu

L

Lavgar : Geveze

Lenger : Geniş tabak

Lapla : Yaş inek tersi

M

Maşraba : Tas su bardağı

mıymıntı : Uyuşuk

Metel : Masal

Mıh : Çivi

Mısırga : Hindi

Mosturalık : Numunelik

Müzde : Müjde

N

Nalin : Takunya

O

Oba : Yayla

Ocaklık : Mutfak

Okuntu : Düğün davetiyesi

Olçum : Kendini beğenmiş.



Ö

Öyke : Öfke



P

Peşkir : Havlu

Pırtı : Çamaşır

Pali : Köpek yavrusu, enik

Pöçüklü : Kadınlara kızma anlamında söylenir.

Pöçük : Örülmüş uzun saç



R





S

Sakı : Palto

Seklem : Eksik

Sehim : Hisse

Sındı : Makas

Soku : Taş dibek

Susa : Şose, yol

Sekmen : Beton,taş merdiven



Ş

Şaplak : Tokat

Şifan : Baş örtüsü

Şipidik : Terlik



T

Tellik : Örme takke

Topalak : Sulu köfte

Tomu : Dama toprak vs. çekmek için üçgen biçimde kurulan alet.

Teşt : Banyo yapılan büyük leğen.

Tütünpare : Aşene bacası



U



Ü

Üleş : Leş

Ülübü : Fasulye

Üzellik : Üzellik diye bir bitki



V



Y

Yağlık : Mendil

Yaşmak : Baş örtüsü

Yazma : Eşarp

Yiğe : Hırsık (kedi köpek için)

Yalak : Uzunca koyunların su içmesi için avdana bitişik, taşdan oyma tekne.

Yalçı : Tarım işçisi, rençber.

Z

zıllı : Uyuz uyuz gezen köpek.

Zıllık : Oyun bozan,

Zırcı : Sıpa, eşek yavrusu.

۱۹ بهمن ۱۳۹۰

81 - Kaşgarlı tarafından İlk Türk Dünya Haritası, (1072)






Kaşgarlı Mahmud bin Hüseyin bin Muhammed tarafından yapılan bu harita, onun Divanü Lügat-it-Türk, Bağdat Halifesi yararına 1072 (AD) yayınlanan bir bilimsel çalışma yer aldı. It is the first world map of Turkish origin known in history, and is preserved at the General National Library ( Millet Genel Kütüphanesi ) in Istanbul. Tarihte bilinen Türk kökenli ilk dünya haritasını ve İstanbul Umum Milli Kütüphanesi (Millet Genel Kütüphanesi) olarak korunuyor. It is presented on a stamp issued in 1972, on the occasion of the map's nine-hundredth birthday. Bu harita dokuz yüzüncü doğum günü vesilesiyle, 1972 yılında çıkarılan pul olarak sunulmaktadır.


The map is oriented with the east on top (but is shown here with north on top) and centres on the Turkic areas in Central Asia, which include Kashgar, the birth-place of Kashgari. Harita üzerinde doğu yönlendirilir (ama üstüne kuzey burada gösterilir) ve Kaşgar'da, Kaşgarlı doğuşu yerinde de Orta Asya Türk alanları, ilgili merkezleri. The map scale is reduced towards the edges of the map. Harita ölçeği haritanın kenarlarına doğru azalır. The geographical features are colour-coded thus: Coğrafi özellikleri dolayısıyla renk kodlu şunlardır:

•Blue – rivers Mavi - nehirler
•Green – seas Yeşil - denizler
•Light yellow – deserts Açık sarı - çölleri
•Red – mountains Kırmızı - dağlar
•Yellow – cities, countries, lands and peoples Sarı - şehirler, ülkeler, topraklar ve halklar
This map was taken from the excellent stamp website mentioned in the previous post, and is overlaid with numbers 1-24 to indicate references to (mostly) real places . Bu harita daha önceki yazı sözü mükemmel damga sitesinden alınmıştır ve (çoğunlukla) gerçek mekanlarda yapılan referansları belirtir numaraları 1-24 ile üzerlenir. Which are: Hangi şunlardır:
1.Bulgaria (judging by its location, probably the so-called Wolga-Bulgaria rather than present-day Bulgaria) Bulgaristan (konumuna göre yargılamak, muhtemelen Wolga-Bulgaristan sözde ziyade günümüz Bulgaristan)
2.Caspian Sea Hazar Denizi
3.'Rus' (Russia) 'Rus' (Rusya)
4.Alexandria İskenderiye
5.Egypt Mısır
6.Tashkent Taşkent
7.Japan (surrounded by a green semicircle) Japonya (yeşil bir yarım daire ile çevrili)
8.China (with water to the west) Çin (batısında su ile)
9.Balasagun (now in Kyrgyzstan, then the 'centre of the world') Balasagun (şimdi Kırgızistan'da, daha sonra 'dünyanın merkezi')
10.Kashgar (the map-maker's birthplace) Kaşgar (harita yapımcısı doğum yeri)
11.Samarqand Semerkand
12.Iraq Irak
13.Azerbaijan Azerbeycan
14.Yemen Yemen
15.East Somalia Doğu Somali
16.East Sahara Doğu Sahara
17.Ethiopia Etiyopya
18.North Somalia Kuzey Somali'ye
19.Indus İndus
20.Hindustan Hindistan
21.Ceylon (Adam's Peak or Jebel Serandib, indicated by the red dot on the south of the island, supposedly is where Adam was exiled to after being kicked out of Paradise) Seylan (Âdem Tepesi veya Jebel Serandib Adam Cennetin kovulmaktadırlar sonra sürgün edildi nerede Sözümona, adanın güneyinde kırmızı nokta ile gösterilir)
22.Kashmir Keşmir
23.Gog and Magog (Biblical/legendary land walled off from the world by a mountain range) Yecüc ve Mecüc (bir dağ tarafından dünyanın efsanevi / İncil kara duvarlı kapalı)
24.The World-Encircling Sea Dünya Kuşatan

۱۷ بهمن ۱۳۹۰

BEĞDİLİ BOYU

BEĞDİLİ BOYU
Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biri ve Kaşgarlı Mahmud'a göre Divân-ı Lügati't-Türk'deki yirmi iki Oğuz bölüğünden yedincisi; "Begtili"lerdir. Belgeleri şudur : [1] diye tanımladığı bir Oğuz boyudur. Boz-Oklar'a mensup olarak Beg-Dili, Beğdili şeklinde de ifade edilmiştir. Zamanla bu kavram bazı yazılı eserlerde Baydili-Baydilli-Beğdili-Beğdi​lü-Beğdilli-Beğdillü-Beydili-B​eydilli-Badılı-Badıllı-Badilli​ şekillerini almıştır. Begtili boyunun ongunları altın kartaldır. Kuzey orta Anadolu bölgesinde Beğdilī isminde çok yerleşim yerlerine bulunur. Günümüz Azerbaycan'da da Beydili ve Beydilli isminde iki yer vardır. Kuzeydoğu İran'da da Astarābād'da Atrak ve Rūd-e Gorgān nehirleri arasında Gökleng Beğdili (Čāqū Beğdili de denilir.) isminde yerleşim yeride vardır. Bunların alt oymakları Pank, Aman-Koca (Aman-Ḵōja), Boran (Borān) ve Kareşmaz (Qarešmaz) olarak adlandırılır[2]. Pierre Oberling'e göre, güney İran'da iki küçük Bigdeli boyu Kaşkaylar birliğindeki Kaşküli (Keşkölli) kabilesine aittir[3]. Beğdili boyu, Selçuklular'la birlikte 5. ila 11. yüzyılları arasında İran ve Anadolu'nun fethinde büyük rol oynamıştır. Diğerleri de 7. ila 13. yüzyılları arasında Moğol istilasından kaçmışlar, olasılıkla Suriye'ye ulaşmışlar ve Memluklar ile güçlerini birleştirdikleri görülmüştür. Beğdili boyu Suriye'den güney ve doğu Anadolu'ya ve daha sonra İran'a yayılan Akkoyunlu ve Safeviler altında bazı önemli bir konuma sahip olmuşlardır. Ayrıca, Harezmşahlar Devleti Beğdilli boyuna mensup Kutbuddin Muhammed Harezmşah tarafından kurulmuştur. 8. ila 14. yüzyılın ikinci yarısında Beğdili boyu Taşkun Oğulları komutası altında varlık göstermiştir. 9. ila 15. ve 11. ila 17. yüzyılları arasında Halep ve Diyarbakır arasındaki bölgede en iyi mera'da büyük bir Beğdili topluluğu yaşamıştır. 11. ila 17. yüzyıllar arasında yaşamış olan bu ilk 12.000 çadırlı Halep Türkmenlerinin olduğu tahmin edilir. 10. ila 16. yüzyılda başka bir topluluk da Sivas ve Malatya arasındaki bölgeye yerleşmiş ve bazıları daha sonra güneye doğru Rakka civarına geçmiştir[4]. 10. ile 16. yüzyıla ait Osmanlı vergi kayıtlarında 23 Beğdilī yer adı görülür. Alevi Begtili boyunun 716`da Sivas`ın hafik ilçesine bağlı bir köy olarak kurulmuş. Köy yaşlılarının dediklerine bakarak 680 göktürk savaşlarından kaçarak bu bölgeye yerleşmişlerdir[kaynak belirtilmeli]. Bilindiği gibi birçok olaylar yaşayan begtili boyu şuan az bir nüfus olarak yaşamını devam ettirmektedir. Türkiye genelinde Alevi begtili boyuna bağlı 400`ün üzerinde köy ve aynı isimde 7 tane beydili köyü vardır.[kaynak belirtilmeli] Ayrıca Hacıbektaş' da yoğun olarak beydili mensupları diğer bölgedekiler gibi sünnileşmeden ( bazı köyleri hariç Barak,Hıdırlar, Killik, Hırkatepesidelik, Sadık, Avuç,Kayı, Mikail, Çiğdem, Kargın, Hasanlar, Tatar, Vb.) asimile olmadan kalabilmiştir. Irak Kerkük türkmenleri ve Suriye`nin bazı köylerinin begtili boyundan olduğu söylenilmektedir. Günümüzde Beydili boyuna mensup Tokar Almus Hubyar Köyündeki Hubyar lılar geleneksel Alevi - Türkmen kültürünü en orijinal haliyle yaşamaktadırlar. Aynı şekilde Hubyar Köyünde bulunan Hubyar Sultan Ocağına bağlı tüm köylerde ( yaklaşık 200 köy dür ) Alevi Türkmen olarak asimile olmadan günümüze kadar gelebilmişlerdir.[

۱۱ بهمن ۱۳۹۰

MOLLA NEFES

Eýran, Turan, arap, ajam ilinde
Görmedim seniň deý owadan gelin
Jahan ragnasynda, bagyň gülünde
Bolmaz özüň kimin gül beden, gelin

Gözleseň, jan alar gara gözleriň
Ölini direlder şirin sözleriň
Alma ýaňaklaryň, güler ýüzleriň
Şirindir lebleriň miweden, gelin

Gara üzüm sen, şerbet bilen ýutmaga
Takat bermez, köňül üzüp gitmäge
Duzak gurup, aşyklary tutmaga
Zülpüň başdan-aýak tor eden gelin

Kamatyň tubudyr, goýnuňda nardyr
Gerdeniň dutardyr, zülpleriň tardyr
Jemalyň görmäge gözlerim zardyr
Görsem gül ýüzüňi sabadan, gelin

Men aşyk men, aşyk sözün beslär men
Seniň didaryňy Hakdan islär men
Salma ýoluň ertir-sabadan, gelin

Nepes diýer, aşnalygym ýat olmaz
Bir görmesem, hergiz köňlüm şat olmaz
Ýer ýüzünde sen deý periz1at olmaz
Meger, ýere düşdüň howadan, gelin

۰۸ بهمن ۱۳۹۰

BARAK TÜRKMEN KÜLTÜRÜ



Barak Türkmen kültürü

Hazar Denizi’nin güneydoğusunda Horasan Bölgesinde bulunan Baraklar, Akkoyunlu Devleti’nin Osmanlı Devletine Otlukbeli Savaşında yenilmesi üzerine, İran ve Anadolu içlerine göç ederler. Baraklar ve Baraklar içerisinde bulunan Beğ-Dili Boyu Oymakları, Seyit Salhattin’in oğullarından Firuz Bey’i kendilerine önder olarak seçerler. Firuz Bey, zamanla hem adı hem de hayatı ile Baraklar ve diğer Türkmen Boyları arasında destansı bir anlam kazanarak, Barakların var oluş önderi olmuştur..

Baraklar 15 yüzyılda, Türkistan’ın iç bölgelerinde Horasan’a gelip Horasan’a yerleşmiş, gerek siyasi karışıklıklar gerekse Anadolu’nun Türkleştirilmesi sürecine katkı sağlamak amacıyla 16.yüzyılın sonlarına doğru Firuz Bey önderliğinde, Anadolu’ya göç etme kararı almışlardır. Yurtlarını bırakmak istemeyen bazı Barak gruplarını Horasan’da bırakan Baraklar, Firuz Bey önderliğinde 87.000 (bazı kaynaklarda 84.000 olarak kabul ediliyor) çadır olarak (400 ila 500 Bin arasında bir nüfus olduğu öngörülüyor) Anadolu’ya girerek Yozgat ve Sivas’ın güneyinde Yeni İl denilen bir bölgeye yerleşirler.

Baraklar, bölgeye hakim olmak isteyen Kürt aşiretleri ile anlaşamaz ve zamanla Kürt aşiretleri ile aralarında sürtüşmeler başlar. Hakim güç yandaşı olan Kürtler, Barakların nüfus ve savaş kabiliyetlerinden dolayı açık bir savaş yerine, Osmanlı yönetimine şikayetlerde bulunarak Barakları bölgeden uzaklaştırmak isterler. Gerek bu tür şikayetler gerekse Barakların özgürlüklerine düşkün yaşam tarzları, Merkeziyetçi Osmanlı Yönetimi tarafından kaygıyla karşılanır ve 21 Ocak 1691 tarihli İskan (Sürgün) fermannamesi ile, Baraklar Urfa-Rakka arasında kalan çölleşmiş ve devlet otoritesini tanımayan Arap Aşiretlerinin bulunduğu alana kaydırma kararı alır.

Sürgün harekatı Kadızade Hüseyin Paşa ile başlamış ve Yusuf Paşa ile tamamlanmıştır. Göçe karşı çıkan oymak beyleri idam edilmiş, zor kış şartlarında kitlesel insan ölümleri meydana gelmiştir.Yaşananları Barakların Dede Korkut’u DEDEMOĞLU ve Barak Ozanlarından Süleyman şu şekilde nakletmiştir;

Çıktık Horasan'dan eyledik sökün
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Omuzda parlıyor kargı cıdalar
Aşırdılar bizi karlı dağlara

Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Atlandı yaşlılar yayandır gençler
Başımıza geldi gördüğü düşler
Düşürdüler bizi gurbet ellere

Gahi konduk gahi göçtük yollara
Bilip bilmediğim gurbet ellere
Alem dağlarından şu düz çöllere
Şimdiden sonra destan olsun dillere

Oradan yükledik geldik Culab'a
Seksendörbin çadır gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir göllere

Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın illere

Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir
Sâf tutmuş ordusu emrine hazır
Bağlandı derbentler bulundu kusur
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına

Hoyrat girdi aslanların yurduna
Duman almış şu görünen dağları
Zalim kırmış goncaları gülleri
İpe gitti obaların beyleri

Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Hilibaz feleğin bize mi kasti
Aslana sığarmı tilkinin postu
Aşiret direği kara gün dostu
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Rakka'dan Colab'a döküldük yola
Kesilen kelleler gelmiyor dile
Suçumuz ne idi sürüldük çöle
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Süleyman’ım ne olacak hâlimiz
Urumeli bekler oldu yolumuz,
Kırıldı belimiz Firuz Beyimiz
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.

Barak Türkmen kültürü

Döşektir misafire yüzü,
Saraydır misafire gönlü
Cevherdir her bir sözü.
Böyledir Türkmenin özü.

Yaşadıkları coğrafya farklı olsa da, misafire karşı hürmetin aynı olmasını kolaylıkla fark edersiniz Türkmen kültüründe.

Misafir olduğunuzda bir Türkmen evine, erleri karşılar sizi tüm samimiyetiyle. Oturturlar sizi odalarının veya çadırlarının başköşesine. O kadar samimiyet vardır ki zannedersiniz o an her şey size odaklanmıştır. Böyle düşünmekte de son derece haklısınız; zaten o ortamda o an her şey size odaklanmıştır.

Selamlaşma faslı bittikten sonra, muhabbete dalarsınız ortamda bulunanlarla. İçerde sıcak muhabbet sürerken dışarıda ise Türkmen kadını, sıcak ocağında kendi maneviyatından da bir güzellik katar o pişen yemeğe. Bu katılan güzellik: “Yenilen yerde bereket olur” sözünün, kişinin benimseyerek yaşamında uygulamasına en güzel örnektir. Hiçbir zaman “Nereden çıkıp geldi bu kadar insan” demezler. Aksine “Gelen Hoş geldi, Sefa getirdi” deyip hürmette kusur etmezler. Ve samimiyetleri ile adeta döşek ederler yüzlerini; Saray ederler gönüllerini misafire, Türkmenler.

Hürmet esnasında, hiç kimsenin hissetmediği birde eğitim verilir. Bu eğitim Dedem Korkutun, Feriz Beylerin otağında ki geleneğin devamıdır. Bu eğitim kültürel mirasın dünden yarına aktarılmasıdır. Aşın piştiği ocağın başında Türkmen kadınının, Türkmen kızına; Muhabbet ocağında ise Türkmen erinin, Türkmen gencine devrettiği erkândır.

Hele bir de o misafir gönül olarak hoş bir âdemoğlu ise, o zaman muhabbetleri daha farklı olur. Nasıl ki; elması ancak elmastan daha sert bir malzeme keser ise. Bu toplumda olanların da gönlü, kendisinden daha güzele rastladığı vakit: Muhabbetleri, Yunus’un balı yağa katmasına dönüşür.

Aslında misafire hürmet, bu toplumun sadece bu gün veya dün gerçekleştirmiş olduğu bir durum değildir. Bu, asırlardır farklı coğrafyalarda gâhî konup, gâhî göçüp; en sonunda Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkmenlerin, kültürel miraslarındaki zenginliklerden sadece biridir.

Buraya kadar yazımızı okuyanlar, Sanmasınlar ki “Türkmen Milliyetçiliği yapıyoruz.” Bizler 72 millete bir gözle bakanlardanız; lakin bu kültüründe hakkını vermek isteyenlerdeniz.

Bu güzelim kültür üzerine yazdığımız bir tezimiz veya kitabımız yok; ancak bu kültür deryasından, çoraklaşmış gönüllere bir damla da olsa su yetiştirmeye niyet etmiş yürekleriz.

Yöresel kıyafetli Barak Türkmen kadınları.
( Gazi Antep - Nizip Arıkdere (Germiş) köyü.)
Gâhî konduk gâhî göçtük yollarda
Bilip bilmediğim gurbet ellerde
Âlem dağlarında şu daz[4] çöllerde
Bu halimiz destan olsun dillere

Toplandı aşiret geldik Culab’a
Seksen dört bin hane gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir çöllere

Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın elere

Gazi Antep’teki yerleşim yerleri Tilbaşar yaylasıdır. Bu coğrafi bölge, Doğuda Fırat’a, Batıda Gâvur (Amanos) Dağlarına, Güney ve Güney Batıda Halep ve Amik Ovasına kadar uzanır. Baraklar bu bölgede Arap ve Kürtlerle birlikte yaşamaktadırlar. Beraber yaşamaya başladıkları andan itibaren araları açıktır. Gün geçtikçe aralarındaki husumet daha da artar, çekilmez bir hâl alır. Barakların ünlü ozanı Dedemoğlu bir türküsünde: "Ömrümde sevmezdim Arap’ı Kürt’ü / Çekti çadırını karşıma kurdu" der. Araplarla Baraklar arasında husumet çekilmez olunca Feriz Bey daha fazla dayanamaz. Oymağın yarısını alarak Horasan'a göç eder. Horasan’a gitmeyenlerin bir kısmı Gazi Antep il sınırları içinde, diğerleri de Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılırlar. Onun için Anadolu’da çeşitli Barak köyleri karşımıza çıkar. İşte tespit ettiklerimizden birkaç örnek:

Adana Karaisalı’da Barak dağı - köyü
Afyon Dinar’da Baraklı “
Artvin Yusufeli’nde Barakbil “
Bolu Gerede’de Baraklar “
Bursa Merkezde Barakfakı “
Bursa Merkezde Baraklı “
Kırıkkale Keskin’de Barak “
Kırıkkale Keskin’de Barak obası “
Kırşehir Çiçekdağı’nda Baraklı “
Konya Ilgın’da Barakmuslu “
Nevşehir Avanos’da Aşağı Barak “
Nevşehir Avanos’da Belbarak “
Tokat Erbaa’da Aşağı Barak “
Tokat Erbaa’da Yukarı Baraklı”
Yozgat Boğazlıyan’da Baraklı “

Gazi Antep'te kalan Barakların yaklaşık dörtte üçü padişah 2. Süleyman döneminde bölgedeki devşirme unsurlarla sürekli kavga edip, bunların tarlalarını ve evlerini yaktıkları gerekçesiyle Rakka’ya sürülür. Bu sürgün olayının 1690'lı yılların sonunda gerçekleştiği bilinmektedir. Barakların ata yurdu İran Horasan’dır Horasan'dan 84.000 hane göç ederek gelenlerin çoğunluğu Gaziantep’in İslâhiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Şanlıurfa’nın Birecik, Bozova, Halfeti, Suruç, Adıyaman’ın Besni, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinin Aşağıbarak, Yukarıbarak,Belbarak köylerinde yaşamaktadırlar. Kendilerine has kültürleri vardır. Kültürlerinde kendi adlarıyla anılan Barak Uzun Havaları önemli yer tutar. Barakların bu uzun havaları geçmişle geleceği birbirine bağlayan önemli bir köprüdür. Kendilerine ait tüm bilgileri şimdiki kuşaklara bu uzun havalar vasıtasıyla ulaştırmışlardır. Barak tarihi bu uzun havalarla destanımsı bir şekilde dile getirilir. Ünlü ozanları Dedemoğlu, Kılınçoğlu, Hurşit, Garip ve Karacaoğlan’dır




(BEYDİLİ).

SEÇİLMİŞ SÖZLER


En turistlik yerdir hayal kırıklığı.. Herkes uğrar.

Yıkılmaz TAHTIM Ayık Ol TATLIM

Seni Bekledim Ama Sen Değil AZRAİL Kapımı Çaldı Ve Dedi ki Ona Gidiyoruz Yani Sana...

Böyle Yalancı Dünyada Yaşamaktansa Ölmeyi Tercih Ederim Ama Ne Yapalım Bizde Bu Yalancı Dünyanın Mahkumlarıyız.

Eğer Bir Gün En Sevdiğin Dostun Arkandan Vurursa Seni.. İşte O Zaman Anlayacaksın Pembenin Kara, Dostluğun Yara Sevginin İse Palavra Olduğunu..

Eğer Seninleyken Yalnız Hissetmeseydim Kendimi, Başkasının Yanına Gitmezdim Sevgili!!!

Sevmek Peşinde Ordu Varken Bile Ona "Seni Seviyorum" Diyebilmektir. Sevmek Bir Şeyi Yaptıktan Sonra Sonuçlarına Katlanabilmektir. Sevmek Seni Sevmiyorum Demeden Önce, Sonrasını Tahmin Edebilmektir.