Ben baharı özledim
Kışın soğukca esen fırtınaları üşütüyor beni
Hem de çok
Saklanacağım bir mağara ararken yoruluyor bu bitmiş bedenim
Ve öylece yığırılıp kala kalıyorum…
Orada sanki dört yanımı bir şeylerin çevirdiğini hissediyorum
Oysa dört bir yanım açık, yorgunluktan üşüdüğümü bile hissedemiyorum.
Kışın fırtınasına savunma olacak bir tepecik bile yok etrafımda
Düpedüz bir yerdeyim…
O yüzden özlüyorum ben baharı… Hem de çok
Hani baharda yeller eser ya onlar İnsana sanki müjdeci, uvultuları ile
Kışı bana hiç sormayın, hatırlatmayın hiç Tarif edemem ben
Kışı sormayın bana.
Bu geçmek bilmeyen kışı…
Ondan sadece ayazlarda mest olan kurtların, çakalların ve itlerin sesleri kalmış kulaklarımda
Ve gündüzleri uçuşan yırtıcı kuşların nahoş ötüşleri…
Kışta benden baharı nasıl beklediğimi sorun?
Acizâne bedenim üşürken ona nasıl baharı tarif ettiğimi sorun!
Sorun çetin kışın bitmek bilmeyen şeb-i Yeldalarını sorun!
Gündüzlerinde nasıl bir koşuşturma ile mesken aradığımı sorun!
Yuvamı işgal edenlerin nasıl vahşi olduklarını, nasıl yabanîler derendeler olduklarını sorun!
Sakın bana yuvanı neden savunmadın diye sormayın sakın!
Sakın ha yuvamı terk ettiğim için beni azarlamayın sakın beni suçlamayın
Belki de baharı beklerken Hayallara dalan sen gafil avlanmışsındır demeyin
Çünkü daha önce hiç baharı görmedim ve baharı hiç yaşamadım ki
Nasıl onu hayal edeyim.
Ben baharın nasıl ve ne olduğunu bilmem ki…
Sadece adını duydum ve fakat arzu ve niyet ediyorum onu göreyim diye
Bu kış denen herif var ya çok kıskanç bir herifmiş çook...
Düşünsene yuvalarımıza göz diken herif bizim baharı özlediğimizi düşünür mü hiç.
Sadece bana kışta nasıl olduğumu sorun? Nasıl kaldığımı…
Acizâne bedenimi, kötü nefsimi ve baharı arzu eden duygularımı sorun
Sorun onları nasıl kandırdığımı ve onları nasıl da avuttuğumu sorun.
Tarif ederken de onu avutmak için…
Annelerin çocuklarını ağlarken susturmak için uyguladığı tekniği uyguladığımı…
Hani bir anne aç ağlayan çocuklarına kazanda taş kaynatırken…
Yavrularım bekleyin pişti pişecek diyerek kandırdığı gibi
Hatırlarsınız o devirler gerçek baharın devirleri idi.
O devrin kışlarında esen fırtınaları bile acıyordu insana…
Hatırlarsınız o devrin baharını da kışını da…
Ben de kendimi öylece kandırıyordum işte!
Ama bizim buralarda gerçek baharın olmuyor oluşu yıllar oldu
Dadım feryadım kimseye ulaşmıyor ve acımasız fırtına da bana yardımcı olmuyordu.
Feryat ve çığlıklarım sanki kayıp oluyor fırtınaların arasında…
Belki bahar böyle değildir belki onun nesimleri bu fırtınalar gibi değildir…
Dedemden duyuma bir hatıra kalmış aklımda bahar ile ilgili…
Dedem baharın bâd-i sabahını anlatmıştı bana çok hoş bir sedası var demişti.
O yüzden çok özlüyorum baharı
Umudum! Gelir bir gün bize de denk şu bahar dedikleri…
İnşallah görürüz biz de hafif yağmurlarını ve yumuşakça esen rüzgârlarını
İbadi’nin arzusu bu hayâlı bu, çetin kışın bizim coğrafyalardan da kalkması
Ve yerine baharı bırakması…
Konya-10.03.2010
Kışın soğukca esen fırtınaları üşütüyor beni
Hem de çok
Saklanacağım bir mağara ararken yoruluyor bu bitmiş bedenim
Ve öylece yığırılıp kala kalıyorum…
Orada sanki dört yanımı bir şeylerin çevirdiğini hissediyorum
Oysa dört bir yanım açık, yorgunluktan üşüdüğümü bile hissedemiyorum.
Kışın fırtınasına savunma olacak bir tepecik bile yok etrafımda
Düpedüz bir yerdeyim…
O yüzden özlüyorum ben baharı… Hem de çok
Hani baharda yeller eser ya onlar İnsana sanki müjdeci, uvultuları ile
Kışı bana hiç sormayın, hatırlatmayın hiç Tarif edemem ben
Kışı sormayın bana.
Bu geçmek bilmeyen kışı…
Ondan sadece ayazlarda mest olan kurtların, çakalların ve itlerin sesleri kalmış kulaklarımda
Ve gündüzleri uçuşan yırtıcı kuşların nahoş ötüşleri…
Kışta benden baharı nasıl beklediğimi sorun?
Acizâne bedenim üşürken ona nasıl baharı tarif ettiğimi sorun!
Sorun çetin kışın bitmek bilmeyen şeb-i Yeldalarını sorun!
Gündüzlerinde nasıl bir koşuşturma ile mesken aradığımı sorun!
Yuvamı işgal edenlerin nasıl vahşi olduklarını, nasıl yabanîler derendeler olduklarını sorun!
Sakın bana yuvanı neden savunmadın diye sormayın sakın!
Sakın ha yuvamı terk ettiğim için beni azarlamayın sakın beni suçlamayın
Belki de baharı beklerken Hayallara dalan sen gafil avlanmışsındır demeyin
Çünkü daha önce hiç baharı görmedim ve baharı hiç yaşamadım ki
Nasıl onu hayal edeyim.
Ben baharın nasıl ve ne olduğunu bilmem ki…
Sadece adını duydum ve fakat arzu ve niyet ediyorum onu göreyim diye
Bu kış denen herif var ya çok kıskanç bir herifmiş çook...
Düşünsene yuvalarımıza göz diken herif bizim baharı özlediğimizi düşünür mü hiç.
Sadece bana kışta nasıl olduğumu sorun? Nasıl kaldığımı…
Acizâne bedenimi, kötü nefsimi ve baharı arzu eden duygularımı sorun
Sorun onları nasıl kandırdığımı ve onları nasıl da avuttuğumu sorun.
Tarif ederken de onu avutmak için…
Annelerin çocuklarını ağlarken susturmak için uyguladığı tekniği uyguladığımı…
Hani bir anne aç ağlayan çocuklarına kazanda taş kaynatırken…
Yavrularım bekleyin pişti pişecek diyerek kandırdığı gibi
Hatırlarsınız o devirler gerçek baharın devirleri idi.
O devrin kışlarında esen fırtınaları bile acıyordu insana…
Hatırlarsınız o devrin baharını da kışını da…
Ben de kendimi öylece kandırıyordum işte!
Ama bizim buralarda gerçek baharın olmuyor oluşu yıllar oldu
Dadım feryadım kimseye ulaşmıyor ve acımasız fırtına da bana yardımcı olmuyordu.
Feryat ve çığlıklarım sanki kayıp oluyor fırtınaların arasında…
Belki bahar böyle değildir belki onun nesimleri bu fırtınalar gibi değildir…
Dedemden duyuma bir hatıra kalmış aklımda bahar ile ilgili…
Dedem baharın bâd-i sabahını anlatmıştı bana çok hoş bir sedası var demişti.
O yüzden çok özlüyorum baharı
Umudum! Gelir bir gün bize de denk şu bahar dedikleri…
İnşallah görürüz biz de hafif yağmurlarını ve yumuşakça esen rüzgârlarını
İbadi’nin arzusu bu hayâlı bu, çetin kışın bizim coğrafyalardan da kalkması
Ve yerine baharı bırakması…
Konya-10.03.2010