Barak Türkmen kültürü
Hazar Denizi’nin güneydoğusunda Horasan Bölgesinde bulunan Baraklar, Akkoyunlu Devleti’nin Osmanlı Devletine Otlukbeli Savaşında yenilmesi üzerine, İran ve Anadolu içlerine göç ederler. Baraklar ve Baraklar içerisinde bulunan Beğ-Dili Boyu Oymakları, Seyit Salhattin’in oğullarından Firuz Bey’i kendilerine önder olarak seçerler. Firuz Bey, zamanla hem adı hem de hayatı ile Baraklar ve diğer Türkmen Boyları arasında destansı bir anlam kazanarak, Barakların var oluş önderi olmuştur..
Baraklar 15 yüzyılda, Türkistan’ın iç bölgelerinde Horasan’a gelip Horasan’a yerleşmiş, gerek siyasi karışıklıklar gerekse Anadolu’nun Türkleştirilmesi sürecine katkı sağlamak amacıyla 16.yüzyılın sonlarına doğru Firuz Bey önderliğinde, Anadolu’ya göç etme kararı almışlardır. Yurtlarını bırakmak istemeyen bazı Barak gruplarını Horasan’da bırakan Baraklar, Firuz Bey önderliğinde 87.000 (bazı kaynaklarda 84.000 olarak kabul ediliyor) çadır olarak (400 ila 500 Bin arasında bir nüfus olduğu öngörülüyor) Anadolu’ya girerek Yozgat ve Sivas’ın güneyinde Yeni İl denilen bir bölgeye yerleşirler.
Baraklar, bölgeye hakim olmak isteyen Kürt aşiretleri ile anlaşamaz ve zamanla Kürt aşiretleri ile aralarında sürtüşmeler başlar. Hakim güç yandaşı olan Kürtler, Barakların nüfus ve savaş kabiliyetlerinden dolayı açık bir savaş yerine, Osmanlı yönetimine şikayetlerde bulunarak Barakları bölgeden uzaklaştırmak isterler. Gerek bu tür şikayetler gerekse Barakların özgürlüklerine düşkün yaşam tarzları, Merkeziyetçi Osmanlı Yönetimi tarafından kaygıyla karşılanır ve 21 Ocak 1691 tarihli İskan (Sürgün) fermannamesi ile, Baraklar Urfa-Rakka arasında kalan çölleşmiş ve devlet otoritesini tanımayan Arap Aşiretlerinin bulunduğu alana kaydırma kararı alır.
Sürgün harekatı Kadızade Hüseyin Paşa ile başlamış ve Yusuf Paşa ile tamamlanmıştır. Göçe karşı çıkan oymak beyleri idam edilmiş, zor kış şartlarında kitlesel insan ölümleri meydana gelmiştir.Yaşananları Barakların Dede Korkut’u DEDEMOĞLU ve Barak Ozanlarından Süleyman şu şekilde nakletmiştir;
Çıktık Horasan'dan eyledik sökün
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Omuzda parlıyor kargı cıdalar
Aşırdılar bizi karlı dağlara
Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Atlandı yaşlılar yayandır gençler
Başımıza geldi gördüğü düşler
Düşürdüler bizi gurbet ellere
Gahi konduk gahi göçtük yollara
Bilip bilmediğim gurbet ellere
Alem dağlarından şu düz çöllere
Şimdiden sonra destan olsun dillere
Oradan yükledik geldik Culab'a
Seksendörbin çadır gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir göllere
Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın illere
Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir
Sâf tutmuş ordusu emrine hazır
Bağlandı derbentler bulundu kusur
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna
Duman almış şu görünen dağları
Zalim kırmış goncaları gülleri
İpe gitti obaların beyleri
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Hilibaz feleğin bize mi kasti
Aslana sığarmı tilkinin postu
Aşiret direği kara gün dostu
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Rakka'dan Colab'a döküldük yola
Kesilen kelleler gelmiyor dile
Suçumuz ne idi sürüldük çöle
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Süleyman’ım ne olacak hâlimiz
Urumeli bekler oldu yolumuz,
Kırıldı belimiz Firuz Beyimiz
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Barak Türkmen kültürü
Döşektir misafire yüzü,
Saraydır misafire gönlü
Cevherdir her bir sözü.
Böyledir Türkmenin özü.
Yaşadıkları coğrafya farklı olsa da, misafire karşı hürmetin aynı olmasını kolaylıkla fark edersiniz Türkmen kültüründe.
Misafir olduğunuzda bir Türkmen evine, erleri karşılar sizi tüm samimiyetiyle. Oturturlar sizi odalarının veya çadırlarının başköşesine. O kadar samimiyet vardır ki zannedersiniz o an her şey size odaklanmıştır. Böyle düşünmekte de son derece haklısınız; zaten o ortamda o an her şey size odaklanmıştır.
Selamlaşma faslı bittikten sonra, muhabbete dalarsınız ortamda bulunanlarla. İçerde sıcak muhabbet sürerken dışarıda ise Türkmen kadını, sıcak ocağında kendi maneviyatından da bir güzellik katar o pişen yemeğe. Bu katılan güzellik: “Yenilen yerde bereket olur” sözünün, kişinin benimseyerek yaşamında uygulamasına en güzel örnektir. Hiçbir zaman “Nereden çıkıp geldi bu kadar insan” demezler. Aksine “Gelen Hoş geldi, Sefa getirdi” deyip hürmette kusur etmezler. Ve samimiyetleri ile adeta döşek ederler yüzlerini; Saray ederler gönüllerini misafire, Türkmenler.
Hürmet esnasında, hiç kimsenin hissetmediği birde eğitim verilir. Bu eğitim Dedem Korkutun, Feriz Beylerin otağında ki geleneğin devamıdır. Bu eğitim kültürel mirasın dünden yarına aktarılmasıdır. Aşın piştiği ocağın başında Türkmen kadınının, Türkmen kızına; Muhabbet ocağında ise Türkmen erinin, Türkmen gencine devrettiği erkândır.
Hele bir de o misafir gönül olarak hoş bir âdemoğlu ise, o zaman muhabbetleri daha farklı olur. Nasıl ki; elması ancak elmastan daha sert bir malzeme keser ise. Bu toplumda olanların da gönlü, kendisinden daha güzele rastladığı vakit: Muhabbetleri, Yunus’un balı yağa katmasına dönüşür.
Aslında misafire hürmet, bu toplumun sadece bu gün veya dün gerçekleştirmiş olduğu bir durum değildir. Bu, asırlardır farklı coğrafyalarda gâhî konup, gâhî göçüp; en sonunda Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkmenlerin, kültürel miraslarındaki zenginliklerden sadece biridir.
Buraya kadar yazımızı okuyanlar, Sanmasınlar ki “Türkmen Milliyetçiliği yapıyoruz.” Bizler 72 millete bir gözle bakanlardanız; lakin bu kültüründe hakkını vermek isteyenlerdeniz.
Bu güzelim kültür üzerine yazdığımız bir tezimiz veya kitabımız yok; ancak bu kültür deryasından, çoraklaşmış gönüllere bir damla da olsa su yetiştirmeye niyet etmiş yürekleriz.
Yöresel kıyafetli Barak Türkmen kadınları.
( Gazi Antep - Nizip Arıkdere (Germiş) köyü.)
Gâhî konduk gâhî göçtük yollarda
Bilip bilmediğim gurbet ellerde
Âlem dağlarında şu daz[4] çöllerde
Bu halimiz destan olsun dillere
Toplandı aşiret geldik Culab’a
Seksen dört bin hane gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir çöllere
Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın elere
Gazi Antep’teki yerleşim yerleri Tilbaşar yaylasıdır. Bu coğrafi bölge, Doğuda Fırat’a, Batıda Gâvur (Amanos) Dağlarına, Güney ve Güney Batıda Halep ve Amik Ovasına kadar uzanır. Baraklar bu bölgede Arap ve Kürtlerle birlikte yaşamaktadırlar. Beraber yaşamaya başladıkları andan itibaren araları açıktır. Gün geçtikçe aralarındaki husumet daha da artar, çekilmez bir hâl alır. Barakların ünlü ozanı Dedemoğlu bir türküsünde: "Ömrümde sevmezdim Arap’ı Kürt’ü / Çekti çadırını karşıma kurdu" der. Araplarla Baraklar arasında husumet çekilmez olunca Feriz Bey daha fazla dayanamaz. Oymağın yarısını alarak Horasan'a göç eder. Horasan’a gitmeyenlerin bir kısmı Gazi Antep il sınırları içinde, diğerleri de Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılırlar. Onun için Anadolu’da çeşitli Barak köyleri karşımıza çıkar. İşte tespit ettiklerimizden birkaç örnek:
Adana Karaisalı’da Barak dağı - köyü
Afyon Dinar’da Baraklı “
Artvin Yusufeli’nde Barakbil “
Bolu Gerede’de Baraklar “
Bursa Merkezde Barakfakı “
Bursa Merkezde Baraklı “
Kırıkkale Keskin’de Barak “
Kırıkkale Keskin’de Barak obası “
Kırşehir Çiçekdağı’nda Baraklı “
Konya Ilgın’da Barakmuslu “
Nevşehir Avanos’da Aşağı Barak “
Nevşehir Avanos’da Belbarak “
Tokat Erbaa’da Aşağı Barak “
Tokat Erbaa’da Yukarı Baraklı”
Yozgat Boğazlıyan’da Baraklı “
Gazi Antep'te kalan Barakların yaklaşık dörtte üçü padişah 2. Süleyman döneminde bölgedeki devşirme unsurlarla sürekli kavga edip, bunların tarlalarını ve evlerini yaktıkları gerekçesiyle Rakka’ya sürülür. Bu sürgün olayının 1690'lı yılların sonunda gerçekleştiği bilinmektedir. Barakların ata yurdu İran Horasan’dır Horasan'dan 84.000 hane göç ederek gelenlerin çoğunluğu Gaziantep’in İslâhiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Şanlıurfa’nın Birecik, Bozova, Halfeti, Suruç, Adıyaman’ın Besni, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinin Aşağıbarak, Yukarıbarak,Belbarak köylerinde yaşamaktadırlar. Kendilerine has kültürleri vardır. Kültürlerinde kendi adlarıyla anılan Barak Uzun Havaları önemli yer tutar. Barakların bu uzun havaları geçmişle geleceği birbirine bağlayan önemli bir köprüdür. Kendilerine ait tüm bilgileri şimdiki kuşaklara bu uzun havalar vasıtasıyla ulaştırmışlardır. Barak tarihi bu uzun havalarla destanımsı bir şekilde dile getirilir. Ünlü ozanları Dedemoğlu, Kılınçoğlu, Hurşit, Garip ve Karacaoğlan’dır
Hazar Denizi’nin güneydoğusunda Horasan Bölgesinde bulunan Baraklar, Akkoyunlu Devleti’nin Osmanlı Devletine Otlukbeli Savaşında yenilmesi üzerine, İran ve Anadolu içlerine göç ederler. Baraklar ve Baraklar içerisinde bulunan Beğ-Dili Boyu Oymakları, Seyit Salhattin’in oğullarından Firuz Bey’i kendilerine önder olarak seçerler. Firuz Bey, zamanla hem adı hem de hayatı ile Baraklar ve diğer Türkmen Boyları arasında destansı bir anlam kazanarak, Barakların var oluş önderi olmuştur..
Baraklar 15 yüzyılda, Türkistan’ın iç bölgelerinde Horasan’a gelip Horasan’a yerleşmiş, gerek siyasi karışıklıklar gerekse Anadolu’nun Türkleştirilmesi sürecine katkı sağlamak amacıyla 16.yüzyılın sonlarına doğru Firuz Bey önderliğinde, Anadolu’ya göç etme kararı almışlardır. Yurtlarını bırakmak istemeyen bazı Barak gruplarını Horasan’da bırakan Baraklar, Firuz Bey önderliğinde 87.000 (bazı kaynaklarda 84.000 olarak kabul ediliyor) çadır olarak (400 ila 500 Bin arasında bir nüfus olduğu öngörülüyor) Anadolu’ya girerek Yozgat ve Sivas’ın güneyinde Yeni İl denilen bir bölgeye yerleşirler.
Baraklar, bölgeye hakim olmak isteyen Kürt aşiretleri ile anlaşamaz ve zamanla Kürt aşiretleri ile aralarında sürtüşmeler başlar. Hakim güç yandaşı olan Kürtler, Barakların nüfus ve savaş kabiliyetlerinden dolayı açık bir savaş yerine, Osmanlı yönetimine şikayetlerde bulunarak Barakları bölgeden uzaklaştırmak isterler. Gerek bu tür şikayetler gerekse Barakların özgürlüklerine düşkün yaşam tarzları, Merkeziyetçi Osmanlı Yönetimi tarafından kaygıyla karşılanır ve 21 Ocak 1691 tarihli İskan (Sürgün) fermannamesi ile, Baraklar Urfa-Rakka arasında kalan çölleşmiş ve devlet otoritesini tanımayan Arap Aşiretlerinin bulunduğu alana kaydırma kararı alır.
Sürgün harekatı Kadızade Hüseyin Paşa ile başlamış ve Yusuf Paşa ile tamamlanmıştır. Göçe karşı çıkan oymak beyleri idam edilmiş, zor kış şartlarında kitlesel insan ölümleri meydana gelmiştir.Yaşananları Barakların Dede Korkut’u DEDEMOĞLU ve Barak Ozanlarından Süleyman şu şekilde nakletmiştir;
Çıktık Horasan'dan eyledik sökün
Düşürdüler bizi tozlu yollara
Omuzda parlıyor kargı cıdalar
Aşırdılar bizi karlı dağlara
Bölük bölük oldu yüklendi göçler
Atlandı yaşlılar yayandır gençler
Başımıza geldi gördüğü düşler
Düşürdüler bizi gurbet ellere
Gahi konduk gahi göçtük yollara
Bilip bilmediğim gurbet ellere
Alem dağlarından şu düz çöllere
Şimdiden sonra destan olsun dillere
Oradan yükledik geldik Culab'a
Seksendörbin çadır gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir göllere
Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın illere
Yusuf Paşa tuğlu fermanlı vezir
Sâf tutmuş ordusu emrine hazır
Bağlandı derbentler bulundu kusur
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna
Duman almış şu görünen dağları
Zalim kırmış goncaları gülleri
İpe gitti obaların beyleri
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Hilibaz feleğin bize mi kasti
Aslana sığarmı tilkinin postu
Aşiret direği kara gün dostu
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Rakka'dan Colab'a döküldük yola
Kesilen kelleler gelmiyor dile
Suçumuz ne idi sürüldük çöle
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Süleyman’ım ne olacak hâlimiz
Urumeli bekler oldu yolumuz,
Kırıldı belimiz Firuz Beyimiz
Uyan Şahin Beyim dön bak ardına
Hoyrat girdi aslanların yurduna.
Barak Türkmen kültürü
Döşektir misafire yüzü,
Saraydır misafire gönlü
Cevherdir her bir sözü.
Böyledir Türkmenin özü.
Yaşadıkları coğrafya farklı olsa da, misafire karşı hürmetin aynı olmasını kolaylıkla fark edersiniz Türkmen kültüründe.
Misafir olduğunuzda bir Türkmen evine, erleri karşılar sizi tüm samimiyetiyle. Oturturlar sizi odalarının veya çadırlarının başköşesine. O kadar samimiyet vardır ki zannedersiniz o an her şey size odaklanmıştır. Böyle düşünmekte de son derece haklısınız; zaten o ortamda o an her şey size odaklanmıştır.
Selamlaşma faslı bittikten sonra, muhabbete dalarsınız ortamda bulunanlarla. İçerde sıcak muhabbet sürerken dışarıda ise Türkmen kadını, sıcak ocağında kendi maneviyatından da bir güzellik katar o pişen yemeğe. Bu katılan güzellik: “Yenilen yerde bereket olur” sözünün, kişinin benimseyerek yaşamında uygulamasına en güzel örnektir. Hiçbir zaman “Nereden çıkıp geldi bu kadar insan” demezler. Aksine “Gelen Hoş geldi, Sefa getirdi” deyip hürmette kusur etmezler. Ve samimiyetleri ile adeta döşek ederler yüzlerini; Saray ederler gönüllerini misafire, Türkmenler.
Hürmet esnasında, hiç kimsenin hissetmediği birde eğitim verilir. Bu eğitim Dedem Korkutun, Feriz Beylerin otağında ki geleneğin devamıdır. Bu eğitim kültürel mirasın dünden yarına aktarılmasıdır. Aşın piştiği ocağın başında Türkmen kadınının, Türkmen kızına; Muhabbet ocağında ise Türkmen erinin, Türkmen gencine devrettiği erkândır.
Hele bir de o misafir gönül olarak hoş bir âdemoğlu ise, o zaman muhabbetleri daha farklı olur. Nasıl ki; elması ancak elmastan daha sert bir malzeme keser ise. Bu toplumda olanların da gönlü, kendisinden daha güzele rastladığı vakit: Muhabbetleri, Yunus’un balı yağa katmasına dönüşür.
Aslında misafire hürmet, bu toplumun sadece bu gün veya dün gerçekleştirmiş olduğu bir durum değildir. Bu, asırlardır farklı coğrafyalarda gâhî konup, gâhî göçüp; en sonunda Anadolu’ya yerleşmiş olan Türkmenlerin, kültürel miraslarındaki zenginliklerden sadece biridir.
Buraya kadar yazımızı okuyanlar, Sanmasınlar ki “Türkmen Milliyetçiliği yapıyoruz.” Bizler 72 millete bir gözle bakanlardanız; lakin bu kültüründe hakkını vermek isteyenlerdeniz.
Bu güzelim kültür üzerine yazdığımız bir tezimiz veya kitabımız yok; ancak bu kültür deryasından, çoraklaşmış gönüllere bir damla da olsa su yetiştirmeye niyet etmiş yürekleriz.
Yöresel kıyafetli Barak Türkmen kadınları.
( Gazi Antep - Nizip Arıkdere (Germiş) köyü.)
Gâhî konduk gâhî göçtük yollarda
Bilip bilmediğim gurbet ellerde
Âlem dağlarında şu daz[4] çöllerde
Bu halimiz destan olsun dillere
Toplandı aşiret geldik Culab’a
Seksen dört bin hane gelmez hesaba
Deve koyun çoktur insan kalaba
Susuz hayvan inileşir çöllere
Dedemoğlu der ki aşkın bağından
Aşırdılar bizi Yozgat dağından
Anadolu Sivas şehri sağından
Bizden sonra bir nam kalsın elere
Gazi Antep’teki yerleşim yerleri Tilbaşar yaylasıdır. Bu coğrafi bölge, Doğuda Fırat’a, Batıda Gâvur (Amanos) Dağlarına, Güney ve Güney Batıda Halep ve Amik Ovasına kadar uzanır. Baraklar bu bölgede Arap ve Kürtlerle birlikte yaşamaktadırlar. Beraber yaşamaya başladıkları andan itibaren araları açıktır. Gün geçtikçe aralarındaki husumet daha da artar, çekilmez bir hâl alır. Barakların ünlü ozanı Dedemoğlu bir türküsünde: "Ömrümde sevmezdim Arap’ı Kürt’ü / Çekti çadırını karşıma kurdu" der. Araplarla Baraklar arasında husumet çekilmez olunca Feriz Bey daha fazla dayanamaz. Oymağın yarısını alarak Horasan'a göç eder. Horasan’a gitmeyenlerin bir kısmı Gazi Antep il sınırları içinde, diğerleri de Anadolu'nun çeşitli yörelerine dağılırlar. Onun için Anadolu’da çeşitli Barak köyleri karşımıza çıkar. İşte tespit ettiklerimizden birkaç örnek:
Adana Karaisalı’da Barak dağı - köyü
Afyon Dinar’da Baraklı “
Artvin Yusufeli’nde Barakbil “
Bolu Gerede’de Baraklar “
Bursa Merkezde Barakfakı “
Bursa Merkezde Baraklı “
Kırıkkale Keskin’de Barak “
Kırıkkale Keskin’de Barak obası “
Kırşehir Çiçekdağı’nda Baraklı “
Konya Ilgın’da Barakmuslu “
Nevşehir Avanos’da Aşağı Barak “
Nevşehir Avanos’da Belbarak “
Tokat Erbaa’da Aşağı Barak “
Tokat Erbaa’da Yukarı Baraklı”
Yozgat Boğazlıyan’da Baraklı “
Gazi Antep'te kalan Barakların yaklaşık dörtte üçü padişah 2. Süleyman döneminde bölgedeki devşirme unsurlarla sürekli kavga edip, bunların tarlalarını ve evlerini yaktıkları gerekçesiyle Rakka’ya sürülür. Bu sürgün olayının 1690'lı yılların sonunda gerçekleştiği bilinmektedir. Barakların ata yurdu İran Horasan’dır Horasan'dan 84.000 hane göç ederek gelenlerin çoğunluğu Gaziantep’in İslâhiye, Karkamış, Nizip, Oğuzeli, Şanlıurfa’nın Birecik, Bozova, Halfeti, Suruç, Adıyaman’ın Besni, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinin Aşağıbarak, Yukarıbarak,Belbarak köylerinde yaşamaktadırlar. Kendilerine has kültürleri vardır. Kültürlerinde kendi adlarıyla anılan Barak Uzun Havaları önemli yer tutar. Barakların bu uzun havaları geçmişle geleceği birbirine bağlayan önemli bir köprüdür. Kendilerine ait tüm bilgileri şimdiki kuşaklara bu uzun havalar vasıtasıyla ulaştırmışlardır. Barak tarihi bu uzun havalarla destanımsı bir şekilde dile getirilir. Ünlü ozanları Dedemoğlu, Kılınçoğlu, Hurşit, Garip ve Karacaoğlan’dır
(BEYDİLİ).